((AA) – İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Şaylan, Avrupa’da iklim değişikliği nedeniyle yağışlarda meydana gelecek düşüşün kuraklığa yol açmasıyla tarımsal üretim, sulama ve enerjide sorunlar yaşanabileceği değerlendirmesinde bulundu.
AA’nın 3 bölümlük dosya haberinin üçüncü ve son bölümünde Avrupa’da kuraklıkla bağlantılı sorunlar, bunların etkileyebileceği alanlar ve çözüm önerileri ele alındı.
İklim değişikliğiyle birlikte tüm dünyada etkisini günden güne artıran kuraklık, Avrupa’da da başta tarım olmak üzere su kaynakları ve ekosistemleri tehdit ediyor.
Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi (JRC) tarafından hazırlanan “Avrupa Kuraklık Risk Atlası” adlı raporda yer alan bilgilere göre yaklaşık yüzde 38’i tarıma ayrılan Avrupa Birliği (AB) toprakları 10,3 milyon çiftlik barındırırken en fazla tarımsal alan yüzde 62 ile insan ve hayvan tüketimine yönelik gıdaların üretimi için kullanılıyor. Tarıma ayrılan toprakların yaklaşık yüzde 6’sında üzüm ve zeytin gibi çok yıllık bitkiler yetiştirilirken 3’te 1’inde kalıcı otlaklar bulunuyor.
Raporda 27 AB ülkesinde hem mevcut koşullar dahilinde hem de sanayi devrimi öncesi sıcaklık seviyesinin 1,5, 2 ve 3 derece aşılması durumunda ortaya çıkabilecek olası iklim senaryolarının tarımı, su teminini, enerji sektörünü, nehir taşımacılığını, kara ve su ekosistemlerini nasıl etkileyebileceği incelendi.
Buna göre, Avrupa’da 2011’den bu yana 21 şiddetli kuraklık dönemi yaşanırken 2022’de başlayan ve 2023’ün ilk aylarına kadar etkisini sürdüren kuraklık bölgede yıkıcı etkilere yol açtı. Kuraklıktan en fazla etkilenen Akdeniz bölgesi ve özellikle İber Yarımadası, hem mevcut hem de öngörülen iklim koşullarında diğer bölgelere kıyasla daha yüksek kuraklık riski altında bulunuyor.
Kuraklık tehdidi su kısıtlamalarını beraberinde getirdi
Kuraklıkla bağlantılı olarak buğday verimindeki yıllık azalma mevcut koşullarda en fazla İspanya, Romanya, Kıbrıs ve İtalya’nın güneyinde, arpa verimindeki yıllık azalma en fazla İspanya, Romanya, Yunanistan ve İtalya’nın güneyinde, mısır verimindeki yıllık azalma ise en fazla Romanya’da yaşandı. Pirinç verimiyle ilgili kuraklıkla bağlantılı olarak kesin bir veri bulunmasa bile en fazla kaybın İspanya, İtalya, Romanya, Yunanistan ve Fransa’nın güneyinde meydana geldiği tahmin ediliyor.
AB’de içme suyunun temel kaynağı olan yer altı ve yer üstü su seviyelerinde kuraklık nedeniyle ciddi azalma gözleniyor. AB’de kamu su sistemi, yaklaşık 474 milyon kişiye, yüksek kalitede günlük 156 litre su sağlarken, 2022’deki kuraklık sırasında su kapasitesinde önemli problemler yaşandı. AB ülkeleri, kuraklık nedeniyle vatandaşlara su tasarrufu çağrısında bulunurken, İtalya’da yerel yetkililer 2022’nin yaz mevsiminde su kısıtlaması uyguladı.
Avrupa’da son 40 yıldır sıklıkla tercih edilen nehir taşımacılığı da kuraklıktan etkilenebilecek sektörler arasında yer alıyor. Nehirlerdeki su seviyesinde meydana gelebilecek olası bir düşüşün, bazı bölgelerde derinlik kısıtlaması nedeniyle gemilerin eskiye kıyasla tam kapasite çalışmasını engelleyerek ürün dağıtımını aksatmasından endişe ediliyor.
“Kuraklık sistematik risk olarak değerlendiriliyor”
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Levent Şaylan, belirli bir yerde uzun dönemde normalden daha az yağış görülmesiyle ortaya çıkan kuraklığın meteorolojik, hidrolojik, tarımsal ve sosyo-ekonomik olmak üzere 4 çeşidi olduğunu söyledi.
Şaylan, meteorolojik kuraklığın yağışların geçmiş uzun yıllık ortalama değerlerin altına düşmesi, bununla bağlantılı hidrolojik kuraklığın su seviyeleri, tarımsal kuraklığın bitkinin ihtiyaç duyduğu su miktarı ve yağışın zamansal dağılımı, sosyo-ekonomik kuraklığın ise sosyal ve ekonomik etkilerle ilgili olduğunu anlattı.
Akdeniz iklim kuşağında artan kuraklığın, Avrupa’da özellikle İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz ve Romanya’da tarım, içme ve kullanma suyu, enerji, nehir taşımacılığı gibi alanları etkisi altına almasının beklendiğini bildiren Şaylan, şöyle devam etti:
“Gelecek için farklı iklim senaryoları var, bunlar iyimser ve kötümser senaryolar. Sıcaklık, yağış ve diğer meteorolojik faktörlerde zamansal ve miktarsal olarak olası değişimler gelecek için modelleniyor. Sıcaklıklardaki artışlar ve yağışlardaki azalmalar, doğal olarak buharlaşmanın artmasına ve kuraklık probleminin ortaya çıkmasına neden oluyor. Kuzeydeki ülkelerin kuraklıktan daha az etkilenmesi bekleniyor ancak bizim de bulunduğumuz Akdeniz, en riskli bölgelerden biri olarak görünüyor ve burası, tarımsal üretimin en fazla yapıldığı yer.”
Şaylan, Avrupa’da yüzde 6 civarında olan sulanan alanların gelecekte kuraklık nedeniyle daha da artabileceğini, ayrıca hidroelektrik santrallerindeki üretimde yüzde 10, nükleer santrallerdeki üretimde ise yüzde 1 azalma yaşanmasının beklendiğini kaydetti.
Kuraklığa karşı yenilenebilir enerji kaynakları
Avrupa Kuraklık Risk Atlası’nda kullanılan 1,5, 2 ve 3 derecelik sıcaklık artışlarının tahminlerden daha yüksek olmasıyla Avrupa’nın çok daha kötü durumlarla karşılaşabileceği uyarısında bulunan Şaylan, “Dünyada tarımsal üretimde bazı bitkiler var ki bunlar bizim ana besin kaynaklarımız. Genelde buğday, mısır, çeltik, arpa dünyadaki ana ürünler. Avrupa’da karaların yüzde 38’inde tarım yapılıyor. Güney Avrupa hariç sulamada kullandıkları su oranı yüzde 46. Bu Güney Avrupa’da yüzde 80-90’lara çıkıyor. Buradaki yağışlarda meydana gelebilecek azalmalar veya düzensizlikler tarımsal üretimi azaltır.” dedi.
Kuraklığın artarak devam ettiği bir gelecekte ekonomik sorunların baş gösterebileceğine de dikkati çeken Şaylan, şu ifadeleri kullandı:
“Enerji sektöründe hidroelektrik santrallerinin veriminin azalacağı belli. Hidroelektrik santrallerinin yerine Avrupa uzun zaman önce rüzgar ve güneş türbinleriyle yenilenebilir enerji santralleri kurdu. Bizim gibi ülkelerde de bunlar artıyor. Nehirlerdeki su seviyesinin azalması söz konusu ama buna yapacak bir şey yok. Özellikle az düşen yağışlar ve artan kirlilik suyun kalitesini bozar. Bu durum hem tarımı etkiler hem de daha da önemlisi içme ve kullanma suyunun halka belli bir standartta ulaştırılması için yapılacak çalışmalar esnasında masrafların da artmaya başlayacağını gösterir. Bir yerde kirlilik artıyor, su miktarı da düşüyorsa, doğal olarak içerisindeki kirletici konsantrasyonları artıyor demektir.”
Kuraklığın etkilerini en aza indirmek için alınabilecek önlemleri sıralayan Şaylan, hem Türkiye’de hem de dünyada tarımda kullanılan su miktarı ve su iletim kayıplarının azaltılması, suyu kullananların iklim değişikliği ile ilgili farkındalığının artırılması ve alınacak önlemler konusunda desteklenmeleri gerektiğini vurguladı.