Balkanlar…
Gündemimize genel itibariyle kış aylarında “soğuk havanın” habercisi olarak gelen kadim coğrafya. 6 Şubat itibariyle dondurucu soğuğu kıran ve içimizi ısıtan gelişmelerle yüreğimize geldiler.
Coğrafi disiplin açısından soğukların başladığı ve kar ikliminin yaşandığı yer olarak masumane görebileceğimiz haber başlıkları iç yüzü itibariyle “uzaklaştırma, olumsuzlama” çağrılarını bilinçaltı duyularımıza iletiyordu. Halbuki Avrupa kıtası Balkanlar’dan daha önce soğuk iklimle ve kar yağışıyla tanışır ve Avrupa üzerinden Balkanlar’a, oradan da ülkemize gelirdi. Ancak alan tanımlamalarını kendi ekseninde görenler tarafından kimi zaman Rumeli için “Güneydoğu Avrupa” kimi zaman “Avrupa’nın güneyindeki topraklar” olarak adlandırılır. Bu yaklaşımların siyasi çıkarımları elbette kaçınılmaz bir tanımlama sürecini de beraberinde getirmiştir.
Bugün “Batı Balkanlar” olarak lanse edilen ülkeler aynı zamanda AB’ye üye olması beklenen ama kapıda bekletilen ülkeleri işaret ederken, coğrafi konumu itibariyle “Batıyla” hiçbir alakası olmayan ülkeleri kapsamaktadır. Tam tersine güneyde ya da doğuda olan ülkeleri de pragmatist yaklaşımlarına göre “batı” olarak konumlandırmaktadırlar.
“Rumeli’nin AB Potasında Şekillenmesi: Batı Balkanlar” başlıklı yazımızda detaylıca ifade ettiğimiz üzere bizim Yeşil Sancağımızın, Rumeli’mizin AB potasında eritilmek istenmesi başta olmak üzere Osmanlı bakiyesiyle bağlantısının, tarihinin, ruhunun, kardeşliğinin kopması ve unutturulması için kurgulanan manşetlerden biri de “Balkanlar’dan Gelen Soğuk Hava” ile zihinlere kazınmıştı.
Ülkemizde yaşanan ve 10 ilimizi derinden, 2 ilimizi de lokal olarak etkileyen asrın felaketi (deprem) sonrası Rumeli ülkelerinde adeta seferberlik ilan edildi. Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Kosova, Hırvatistan başta olmak üzere tüm Balkanlar harekete geçti. Şahsen yakından takip ettiğimiz Kuzey Makedonya Cumhurbaşkanı Stevo Pendarosvki, ülke genelinde canlı yayın organize ederek ve bizzat yardım telefonlarına cevap vererek ülkemiz için çalışma yürüttü.
Bosna-Hersek tüm bileşenleriyle canhıraş çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Sanki Bosna Savaşı başlamış gibi tüm imkanlarla ülkemiz için kampanyalar düzenleniyor. İlginç bir örnek vermek gerekirse; Bosna Savaşı sırasında ülkemizden Bosnalı insanlara giden yardım kolileri saklanmış, şimdi o kolilerin içerisine yardımlar istiflenmiş ve dayanışma notları yazılarak afet bölgemize gönderilmişti. 30 yıl önce yapılan insani yardımın geri bildirimi bugün bu şekilde içimizi ısıttı.
Kosova’lı ailelerin sahip oldukları 2 inekten birini ülkemize bağışlaması ve “Biz savaş ve yıkım gördük. Evsiz kalmanın, dışarıda olmanın yaşanmışlığını iyi biliriz. Türkiye’deki insanların savaş sırasında bizim için yaptıklarını unutmadık” demeleri hangi hava dalgasıyla açıklanabilir!
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, ülkemizde yapılan yardım kampanyasına telefonla bağlanarak 1 milyon TL bağışta bulundu.
Ülkemizde daha önce Fenerbahçe forması giymiş olan Türk asıllı Makedon futbolcu Elif Elmas, 100.000 Euro’yu Napoli takımı adına bağışlarken, Hırvat futbolcu Luca Modric, 2022 Dünya Kupası’nda giydiği formasını açık arttırma yapılmak üzere Hırvatistan Büyükelçimize teslim etti. Formanın satışından gelecek para afet bölgesindeki insanımıza gönderilecek.
Ekonomik olarak dünyanın en zor şartlarının yaşandığı Balkan ülkelerinin topladıkları nakdi yardımlar, ülke istatistiklerine rekor olarak derç edildi. Bugüne kadar toplanan en yüksek miktardaki bağışlar her türlü sıkıntı ve zorluğa rağmen ülkemize gönderildi.
Siyasi figürler tüm gündemlerini Türkiye’ye odakladı ve bu minvalde çalıştı. Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Başbakan Albin Kurti, K.Makedonya Cumhurbaşkanı S.Pendarosvki, Karadağ Cumhurbaşkanı M.Djukanoviç, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve diğer ülkelerin liderleri gerek arama-kurtarma ekiplerinin ivedilikle sevk edilmesinde gerekse insani yardım çalışmalarındaki bürokrasinin yönetilmesinde tereddüt etmeden ülkemizin yanında oldular.
Kosova, Bosna-Hersek ve Kuzey Makedonya’da ulusal yas ilan edilerek acımızı en derinden paylaştılar.
Afetin başından günümüze, Rumeli’mizden gelen sıcak hava eksik olmadı. Dayanışma sadece mesajlarda değil fiili olarak yürütüldü. Balkan ülkelerinde yapılan çalışmaların hiçbiri akamete uğramadı. Gerek siyasi gerekse sivil tüm paydaşlar tek yürek halinde “iyilikte yarıştılar” ve zor günümüzde kardeşlik hukukunu ihmal etmediler.
Dost ve kardeş ülkelerin yaptıklarını asla unutmayacağız. Üsküp’ü Hatay’dan, Saraybosna’yı Malatya’dan, Prizren’i Adana’dan, Tiran’ı Adıyaman’dan ve Belgrad’ı Kahramanmaraş’tan farklı görmeyeceğiz. Şehirlerimizin yeniden inşa süreçlerinde bu ülke ve şehirleri ihya etmeyi görev addedeceğiz.
Nasıl ki Bosna Savaşı sonrası Hadzici şehrinin caddesine Konya Caddesi ismi verildiyse, Kosova Savaşı sonrası Bursa Caddesi ismi onurlandırıldıysa biz de Hatay’ımızın bir caddesine Üsküp, Adana’mızın bir caddesine Prizren, Adıyaman’ımızın bir caddesine Tiran ismini vererek bu dayanışmayı hafızalara derç edeceğiz/etmeliyiz.
Rumeli’mizin tüm insanına kalbi teşekkürü borç biliyoruz. Balkanlar’dan ülkemize gelen sımsıcak havaya sarılıyor, içten şükranlarımızı iletiyoruz.
Rahmet, şifâ ve selametle…