(AA) – Doç. Dr. Hüseyinoğlu, AA muhabirine, 10 binden fazla Türkün haklarını aramak için 29 Ocak 1988’de Gümülcine’de bir araya geldiğini, verilen mücadele nedeniyle 29 Ocak’ın “Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş Günü” olarak ilan edildiğini anlattı.
Mücadelenin ilk boyutunun Yunan hükümetlerinin 1960’lı yıllardan itibaren Türk azınlığa uyguladığı baskı, sindirme ve ayrımcılık politikaları sonucunda temel insan hakları ihlalleri olduğunu dile getiren Hüseyinoğlu, “İkincisi de 1980’li yıllarla birlikte isminde ‘Türk’ ibaresi geçen ve 1920’li ve 1930’lu yıllarda kurulmuş olan İskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nin mahkemeler silsilesi sonucunda 1987 yılında ‘Batı Trakya’da Türk yoktur’ söylemiyle son iki derneğin lağvedilmelerine yönelik Yunan Yargıtay’ının almış olduğu nihai yargı kararıdır.” değerlendirmesini yaptı.
Hüseyinoğlu, Yunan yargısının “Türk kimliğinin reddi” kararının Türk azınlığın bir süredir devam eden hak arama mücadelesinde “bardağı taşıran son damla” olduğunu ifade ederek, insan hakları ihlallerinin yanı sıra etnik kimlik reddinin gelmesiyle Türk azınlığın hak arama mücadelesin en üst noktaya taşındığını kaydetti:
Hüseyinoğlu, şöyle devam etti:
“Türk azınlık mensupları, kentlisiyle, köylüsüyle, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, imamlarıyla, öğretmenleriyle, Dr. Sadık Ahmet, İbrahim Şerif, Mehmet Emin Ağa ve İsmail Rodoplu gibi öncü isimlerle hep birlikte hareket etti. 29 Ocak 1988 tarihinde Gümülcine’ye yürüyüp kendilerine yönelik tüm haksızlık ve ayrımcılık uygulamalarına artık son verilmesini, dini kimliklerinin Müslüman ve etnik kimliklerinin Türk olduğunu, açık veya örtülü ayrımcılıklara maruz bırakılmış ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek istemediklerini hep bir ağızdan Gümülcine’nin merkezinden tüm dünyaya haykırmışlardı. Tarihi bu yürüyüşte verilen ana mesaj, Türk kimliklerini kimsenin reddedemeyeceği ve on yıllardır ihlal edilmekte olan temel insan ve azınlık haklarımızın artık iade edilmesi yönündeydi.”
29 Ocak 1990 olayları
Hüseyinoğlu, 29 Ocak’ın ilk yıl dönümündeki törenlerin sorunsuz geçmesine rağmen ikinci yılı olan 29 Ocak 1990’da Gümülcine’deki Türklere ait iş yerlerinin Yunan fanatik gruplarca hedef alındığını söyledi.
Türklere ait işletmelere yönelik şiddet ve vandalizm olayları yaşandığını hatırlatan Hüseyinoğlu, şöyle konuştu:
“Bu olayların Yunan güvenlik güçlerinin kontrolü sağladığı ve merkezi konumdaki noktalarda yaşanması, Türkler ve Yunanlıların dükkanları yan yan olmasına karşın maddi zararın sadece Türklere ait dükkanlarda meydana gelmesi, Batı Trakya’da Türk azınlık ile Yunan çoğunluk arasındaki gerilimin artmasına sebebiyet verdi. 29 Ocaklar sonrasında iç ve dış baskı sonucunda Batı Trakya Müslüman Türk azınlığına yönelik siyasetinde bazı değişikliklere giden Yunanistan, özellikle temel insan haklarına yönelik ihlallerine zaman içerisinde son verdi. Bu değişimde 29 Ocak 1988’de gösterilen kolektif mücadele ve tepki kilit rol oynamıştır.”
Hüseyinoğlu, verilen mücadelenin ardından Türklerin Yunan vatandaşlığından kaynaklanan hakları iade edilmiş olmasına karşın azınlık olmalarından kaynaklanan azınlık haklarıyla ilgili sorunların son 30 yıldır büyük oranda devam ettiğini dile getirdi.
Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde 150 bin nüfuslu Müslüman Türk toplumunun yaşadığını ifade eden Hüseyinoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“29 Ocak 1988 tarihinden günümüze 35 yıl geçmesine rağmen etnik Türk kimliğinin inkarından müftülük ve vakıf idare heyetleriyle ilgili konulara, 19. madde mağdurlarından ve iki dilli azınlık eğitimine kadar birçok alanda Müslüman Türk azınlığının yaşadığı kronik ve yeni sorunlar devam etmektedir. Bu sorunların Yunan yetkili mercileri tarafından çözüme kavuşturulması Türk azınlık toplumunun asimile olmadan Yunan çoğunluk toplumuna entegrasyonuna katkı sağlayacak olmasına rağmen, 1981 yılında Avrupa Birliği üyesi olmuş Yunanistan tarafından bu ve benzeri konularda Türk azınlık mensuplarının beklediği adımların son 30 yıldır hala atılmadığına şahit olmaktayız.”