(AA) – Pazarcık merkezli 7,7 büyüklüğündeki depremde Kahramanmaraş’ta çöken 11 katlı apartmanın enkazından 25 saat sonra yaralı olarak çıkarılan Meryem Eflatun’un tedavisine Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde devam ediliyor.
Nefroloji servisine yatırılan ve sağlık durumu her geçen gün iyiye giden Eflatun, AA muhabirine, deprem anında yaşadıklarını unutamadığını söyledi.
“Karanlıktı ama tuhaf da bir aydınlık vardı”
Deprem sırasında eşi, 8 yaşındaki oğlu ve kayınpederiyle evde olduklarını anlatan Eflatun, “Kayınbabam rahatsız olduğu için yanımızda kalıyordu. Geceleri lavaboya gitmek için telefonla beni arıyordu. O yüzden telefonum baş ucumdaydı. Eşim de gece ekmek fabrikasında çalışıyordu, saat 03.00 gibi eve geldi. O sırada çocuğum da kalktı ve ikisi mutfağa gitti. Ben de çocuk odasında dinlenmek için yatağa uzanmıştım ama daha uyumamıştım. Bir süre sonra aşırı sallantı hissettim. Arka taraftan mutfağa doğru gitmeye çalıştım. Giderken karanlıktı ama tuhaf da bir aydınlık vardı, önümü görebiliyordum.” dedi.
Eflatun, daha sonra duvarlardaki alçının dökülmeye başladığını belirterek, “Çelik kapının oraya vardığımda eşim çocuğu alıp dışarı çıkmaya çalışıyordu, terliğini giyiyordu. Arkasından elimi uzattım, ‘Gitmeyin’ dedim. Arkamı dönüp kayınbabama baktıktan sonra gerisini hatırlamıyorum.” diye konuştu.
Enkazda oturur vaziyette kaldığını, sadece ellerini oynatabildiğini aktaran Eflatun, “Biraz elimi oynatırken telefon geldi elime. Telefonu aldım ama hiç şebeke yok, kimseyi arayamıyorum. Sesleniyorum, kimseden cevap alamıyorum. Ondan sonra sarsıntılar devam ettikçe üstüme molozların ağırlığı çökmeye başladı. En son iki kolumu da enkazın altında çıkarınca başımı temizledim. Biraz kendimi çekince daha rahat nefes alıp vermede başladım.” ifadelerini kullandı.
Cep telefonunun feneri hayatını kurtardı
Eflatun, enkaz altındayken cep telefonunun fenerini açtığını vurgulayarak, dışarıdan gelen sesleri duyduğunu fakat bağırmasına rağmen sesini duyuramadığını belirtti.
Oğlu, eşi ve kayınpederinden de ses gelmediğini kaydeden Eflatun, şunları söyledi:
“En son eşimin adını ‘Ergün’ diye bağırmaya başlayınca babam duydu beni. Yatak odamız tam çökmemiş. Babam yatak odasının penceresinden girmiş içeriye. Telefonumun feneri açıktı. ‘Seni o fener sayesinde buldum’ dedi. Geldi, kafamın üstünü ve sırtımı biraz temizledi. Sırtımdaki tahtaları kaldırdı. Molozu kaldıramadı. Tekrar dışarıya çıktı ve büyük bir demir parçası getirdi. O demir ile molozu kaldırdı. Daha sonra kollarımın altından tutup beni çıkardı.”
“Canlarımın hepsi gitti”
Eflatun, tedavisinin iyi gittiğini ve hastanede herkesin kendisiyle çok ilgilendiğini dile getirerek, “Hatta şu an üzerimdeki her şey onların getirdikleri. Çünkü benim hiçbir şeyim kalmadı. Canlarımın hepsi gitti. Evimi barkımı geçtim, evladımı kaybettim, eşimi kaybettim. Düne kadar ‘Oğlum sağlam çıkacak, o güçlüdür’ diyerek ayakta durmaya çalıştım. Oğlumun cenazesi gömülürken yanında değildim. Bir an önce toparlanıp oğlumun yanına gitmek, yanında olamadığım için ondan özür dilemek istiyorum.” dedi.
Depremde komşularının da öldüğünü anlatan Eflatun, “Bir ailede sadece bir çocuk kaldı. Şimdi o çocuk, ‘Sen benim annemsin, bundan sonra bir tek sen varsın’ diyor. Bunların hepsi geçecek ama acısı kalacak. Alışacak insanlar, bugünkü kadar acısı kalmayacak, yaralarımızı saracağız ve kaybettiklerimizin yanına gitmeyi bekleyeceğiz. Çünkü onlar bizi bekliyor.” ifadelerini kullandı.