(AA) – G20 ülkelerinde iklim aksiyonuna yönelik şeffaflığı artırmak misyonuyla küresel bir işbirliği olarak çalışan İklim Şeffaflığı (Climate Transparency), bu yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkanlığını yürüttüğü ve 30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde Dubai’de düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (COP28) öncesinde, “G20 Hızlandırma Çağrısı – Petrol ve Gaz İçin Zaman Tükeniyor” başlıklı raporunu yayımladı.
Rapora göre, küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 85’ini ve uluslararası ticaretin yüzde 75’ini oluşturan G20 ülkeleri, küresel emisyonların da yüzde 75’inden sorumlu. ABD, yüzde 25 ile emisyonlarda tarihsel sorumluluğu en yüksek ülke olurken, ABD’yi yüzde 22 ile Avrupa Birliği, yüzde 13 ile Çin, yüzde 6 ile Rusya, yüzde 4 ile Japonya ve yüzde 3 ile Hindistan takip ediyor.
Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadele için fosil yakıt kullanımının azaltılması ve emisyonların düşürülmesinde G20 ülkeleri en büyük sorumluluğu taşıyor.
Buna rağmen kişi başı petrol ve doğal gaz tüketiminde başı çeken sanayileşmiş ülkeler, bu tüketimlerini belirgin şekilde düşürmeye yönelik neredeyse hiçbir adım atmıyor.
Küresel petrol ve gaz üretiminin üçte ikisi G20 ülkelerinde
G20 ülkeleri arasında ABD, petrol ve doğal gaz üretimi, tüketimi ve planlanan genişleme projelerinde açık ara lider konumda bulunuyor. 2050’ye kadar planlanan küresel petrol ve gaz genişleme yatırımlarının üçte birden fazlasını ABD oluştururken, bu ülkeyi Kanada ve Rusya takip ediyor.
Dünyanın gaz tüketiminin yüzde 75’i ve gaz üretiminin üçte ikisi G20 ülkelerinde gerçekleşiyor.
ABD, Rusya, Çin ve Kanada, G20 ülkeleri arasında gaz üretiminde başı çekmesine rağmen bu ülkelerin üretimi arasında da belirgin farklar söz konusu. ABD’nin gaz üretimi yıllık bir milyon ton, Rusya’nın yıllık 600 milyon ton, Çin’in 200 milyon tonun üzerinde ve Kanada’nın yaklaşık 200 milyon ton yıllık gaz üretimi bulunuyor.
Suudi Arabistan, Kanada, Rusya, ABD ve Avustralya ise kişi başı gaz tüketiminin en yüksek olduğu G20 ülkeleri olarak öne çıkıyor.
Küresel petrol üretiminin üçte ikisinden sorumlu G20 ülkeleri arasında, ABD ilk sırada yer alırken, bu ülkeyi Suudi Arabistan, Rusya, Kanada ve Çin izliyor. Bu 5 ülke, dünya petrol üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturuyor.
G20 ülkeleri dünya petrol tüketiminin de yüzde 75’ini gerçekleştiriyor. Bu tüketimin yüzde 21’ini tek başına ABD gerçekleştiriyor. Çin yüzde 15 ile ABD’yi takip ediyor.
Fosil yakıt üretimi ve tüketiminin yüksek seyrettiği G20 ülkelerinin bu kaynaklara sağladığı sübvansiyonlar ise geçen yıl bir trilyon dolara ulaştı ve 2021’deki miktarın dört katına çıktı. Rusya, Suudi Arabistan, Meksika ve Birleşik Krallık, en fazla sübvansiyon sağlayan G20 ülkeleri oldu.
Rapora göre, G20 ülkelerindeki petrol ve gaz tüketim oranları, küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefiyle uyumlu ve sürdürülebilir değil.
G20 ülkelerine fosil yakıt destekleri ve bu yakıtların kullanımını sonlandırma çağrısında bulunulan raporda, Türkiye’nin de fosil yakıt sübvansiyonları yerine yenilenebilir enerjiye sağlayacağı desteklerle temiz enerji dönüşümünü hızlandırabileceği belirtiliyor.
“Bilime göre, sıcaklık artışını sınırlandırmak için tüm fosil yakıtların kullanımı sonlandırılmalı”
Climate Transparency Ortağı ICM yetkilisi ve raporun yazarlarından Mariana Gutierrez, iklim değişikliğiyle mücadelede sadece kömürün kullanımdan kaldırılmasının yeterli olmadığını belirterek, “Yüksek sesle kömürden çıkış çağrısı yapan ancak kendi petrol ve doğal gaz bağımlılıklarını azaltma konusunda sessiz kalan ülkelerin harekete geçme zamanı geldi. Bilim açık, eğer küresel ısınmayı 1,5 santigrat derecede sınırlandırmak istiyorsak tüm fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması gerekiyor. Bunun için de ülkelerin iddialı ve adil enerji dönüşüm planları geliştirmesi ve uygulaması gerekli.” ifadelerini kullandı.
Sivil toplum kuruluşu Germanwatch Kıdemli Danışmanı Jan Burck ise Avrupa’da gaz tüketim seviyelerine ve tüketimi aşamalı olarak azaltma stratejisinin eksikliğine dikkati çekerek, “Bu durum, AB’nin iklim hedeflerine ulaşması için bir tehdit oluşturuyor. Örneğin Almanya’da sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminallerine yapılan devasa yatırım, belirsiz bir süreyle gaz tüketimine bağlı kalınması gibi ciddi bir risk yaratıyor.” uyarısında bulundu.