AA) – Mega kent, yeni yapılarının yanı sıra bölgede yaşamış
birçok medeniyetten miras kalan tarihi yapılara da ev sahipliği
yapıyor. Özellikle “eski İstanbul” olarak adlandırılan, Sarayburnu’ndan
Edirnekapı’ya uzanan bölgede toplanan bu yapılar, görüntüleriyle
çevredeki binalardan ayrılıyor.
Bu bölgedeki
Sultanahmet’te yer alan eski yapılardan biri de 11. yüzyıldan kalma
Bizans sarnıcı üzerine inşa edilmiş olan 3 katlı tarihi bina.
Özel mülkiyette olan bina, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin mimari özelliklerini taşıyor.
Binanın
alt tarafında, tekrar eden kemerli ve granit sütunlar bulunurken ince
hatla ayrılan bir duvar örgüsünün üst kısmında Osmanlı döneminde inşa
edilen ve onun üstünde ise Cumhuriyet döneminin başlarında yapılan
katlar bulunuyor.
Bizans döneminde sarnıç olarak kullanıldığı bilinen yapı, daha sonrasındaki dönemlerde de kullanılmaya devam etti.
Osmanlı
döneminde onarımlardan geçtiği tahmin edilen yapı, 20. yüzyılın başında
yapılan ilavelerle de üç dönemden izler taşıyan bir yapı haline geldi.
Semtte, farklı yapısıyla görenlerin dikkatini çekenbina, zaman zaman da sosyal medyada konu oldu.
“Bizans döneminde sarnıç olarak kullanılan bir yapı”
AA
muhabirine binayla ilgili açıklamalarda bulunan restoratör mimar Olcay
Aydemir, yapının, İstanbul’un en ikonik köşelerinden biri olduğunu
belirtti.
İstanbul’un çok katmanlılığının bu binada görülebildiğini ifade eden Aydemir, yapının özellikleri hakkında bilgi verdi.
Aydemir,
yapının zaman içerisinde bazı onarımlar geçirdiğini belirterek, “Bu
cephe bir kesit aslında. İstanbul’un çok katmanlılığının, neredeyse üç
döneminin bir kesiti. Dolayısıyla burada yapılacak bir çalışma, çok
katmanlılığın izlenebileceği bir hale gelebilir.” diye konuştu.
Yapının şu anda özel mülkiyette olduğunu söyleyen Aydemir, otopark olarak kullanıldığını da dile getirdi.
Binanın
bulunduğu çevrede birçok Bizans yapısı olduğunu anımsatan Aydemir,
kiliseden dönüştürülen Zeyrek, Eski İmaret ve Fethiye camilerinin
temellerinde de sarnıçlara rastlandığını ifade etti.
Binanın
altyapısının da sarnıç olabileceği değerlendirmesinde bulunan Aydemir,
“Bunu ancak burada yapılacak geniş bir kazı çalışmasından sonra gelecek
buluntulara göre anlayabiliriz. Biliyorsunuz bugün İstanbul’da son
zamanlarda yapılan kazılarda, Beşiktaş’ta olsun, Haydarpaşa’da olsun çok
farklı dönemlere inildi. Yani bunun altında da başka bir dönem
çıkabilir. İstanbul böyle sürprizli bir şehir. Bir sarnıç olduğunu
biliyoruz ama o dönemde neyin altyapısı olduğunu ancak bir genişletilmiş
kazıyla anlayabiliriz.” ifadelerini kullandı.
“Korunmadığı takdirde deprem ya da en ufak bir yer hareketiyle bu yapılar kaybedilebilir”
Aydemir,
İstanbul’un çok katmanlı olması ve özel mülkiyetin aynı zamanda bir
sorun olduğuna dikkati çekerek, bu yapıları korumak için mülk sahibi,
belediyeler ve kamu kurumlarının ciddi bir işbirliği yapması gerektiğini
söyledi.
Binanın korunmasız göründüğünü kaydeden
Aydemir, “Çok büyük, kapsamlı bir çalışmayla bu işin korumasına
girerseniz maliyet çok yükselir. Oysa dünyada dondurma yöntemiyle
yapılan koruyucu yöntemler var. Bu cepheyi en azından yıkılmadan, zarar
görmeden hem dış etkenlerden hem başka etkenlerden, insan faktörlerinden
korumak adına cepheye bir sağlamlaştırma, bir koruma yapılabilir. Bu da
yine bir işbirliğiyle mümkün.” dedi.
Aydemir,
binanın korunmadığı takdirde, deprem ya da en ufak bir yer hareketiyle,
suyla ilgili problemlerde bu yapıların kaybedilebileceğini dile getirdi.
Binanın
11. yüzyıldan kalma olduğunu belirten Aydemir, yapılacak malzeme
analiziyle daha erken dönemlere de tarihlenebileceğini söyledi.
Aydemir,
bu binada, İstanbul’un üç katmanını daha küçük ölçekte ve sanki bir
“pasta dilimi” gibi okuyabildiklerini ifade ederek, yapının daha görünür
ve korunur olması gerektiğine dair değerlendirmede bulundu.