(AA) – Abluka altındaki Gazze Şeridi’ne 7 Ekim’den bu yana saldırılarını sürdüren İsrail hükümetinin, Filistin’e komşu ülkelerden Mısır ve Ürdün’ün yanı sıra esir takasında arabuluculuk konusunda önemli rol üstlenen Körfez’deki Arap ülkelerinden Katar’la gerginliği gün yüzüne çıktı.
Tel Aviv yönetiminin bölge ülkeleriyle geriliminin sebebi ise ülkedeki muhalefetin “İsrail’i tehlikeye atıyor” dediği Başbakan Netanyahu’nun politikaları.
İsrail medyasına göre, Tel Aviv ile 1979’da barış anlaşması imzalayan Mısır, Netanyahu’nun telefon görüşmesi talebini geri çevirdi.
Tel Aviv’le diplomatik ilişkileri olmayan ancak İsrail ile Hamas arasında esir takasında arabuluculuk rolü üstlenen Katar, Netanyahu’ya atfedilen açıklamaları şiddetle kınayan bir açıklama yayımladı.
İsrail Enerji Bakanlığı ise, Ürdünlü yetkililerin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin açıklamaları nedeniyle Tel Aviv’le 1994’te barış anlaşması imzalayan Ürdün’le su anlaşmasını yenilememe tehdidinde bulundu.
Mısır
İsrailli analist Itamar Eichner, Yedioth Ahronoth gazetesindeki makalesinde, geçen hafta Netanyahu’nun Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’yle telefonda görüşme girişiminde bulunduğunu ancak Sisi’nin bu talebi reddettiğini belirtti.
Netanyahu’nun İsrail Ulusal Güvenlik Kurulu aracılığıyla iletişim talebinde bulunduğunu ancak Mısırlıların bunu kabul etmediğini aktaran Eichner, “Netanyahu’nun ofisi olayı geçiştirmek için görüşmenin daha sonra gerçekleşeceğini iddia etti.” ifadelerini kullandı.
İsrailli analist Eichner, konuyla ilgili şunları kaydetti:
“Netanyahu ve Sisi’nin son görüşmesi, 2023 yaz mevsiminde Mısırlı bir askerin sınır bölgesindeki saldırısı sonucu 3 İsrailli askerin öldürülmesinin ardından gerçekleşmişti.”
Netanyahu’nun başarısız telefon denemesinin son zamanlarda Mısır’la yaşanan gerilimlerle ilgili olabileceğine işaret eden Eichner, “Philadelphia Koridoru”yla ilgili İsrailli yetkililerden yapılan açıklamaların Mısır’ı rahatsız ettiğini ifade etti.
“Selahaddin Koridoru” olarak da bilinen ve Gazze ile Mısır sınırında yer alan koridor, 1979’da Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşması kapsamında tampon bölge içinde yer alıyor. Koridor 14,5 kilometre uzunluğunda, birkaç yüz metre genişliğinde ve Akdeniz’den başlayıp Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’na kadar uzanıyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu, birden çok konuşmada Philadelphia Koridoru’nu askeri olarak ele geçirmeleri gerektiğini söyledi. İsrail makamları ayrıca, Uluslararası Adalet Divanında Gazze Şeridi’ne insani yardımların ulaşmamasıyla ilgili Mısır’ı suçladı.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, İsrail’in bu iddialarını yalanladı ve yardımların Gazze’ye ulaşmasını engellemediklerini belirterek şunları kaydetti:
“Sınır kapısının diğer tarafının (İsrail) uygulamaları nedeniyle, en yüksek tahminlere göre 220 tırın üstüne çıkamadık. Bu, İsrail tarafının Gazze Şeridi sakinlerine uyguladığı baskı araçlarından biridir.”
Mısır Cumhurbaşkanlığı Enformasyon Servisi Başkanı Diya Reşvan da Mısır-Gazze sınırına yönelik askeri adımların Kahire-Tel Aviv ilişkilerini etkileyebileceği uyarısı yaptı.
İsrail merkezli “Maariv” gazetesi de Gazze’ye yönelik savaşın Mısır-İsrail ilişkilerini zorlu bir sürece sürüklediğine dikkati çekti.
Mısırlıların Sina Yarımadası’na muhtemel bir göç dalgasından endişe ettiğini vurgulayan Maariv gazetesi, Philadelphia Koridoru’nun askeri olarak ele geçirilmesinin de Mısır’ı rahatsız ettiğine işaret etti.
Katar
Netanyahu’nun siyasi krizleri, Mısır ile sona ermedi. İsrail’de yayın yapan Kanal 12 televizyonu, 24 Ocak’ta Başbakan Netanyahu’ya ait olduğu öne sürülen bir ses kaydı yayımladı.
Ses kaydında “Hamas’a yeterince baskı kurmadığı için esir takasındaki çabalarına karşı Katar’a teşekkür etmediğini” söyleyen Netanyahu, Katar-ABD ilişkilerini eleştirdi.
İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde de “Rehinelerin aileleriyle yaptığı kapalı toplantıda Netanyahu, Hamas konusunda Katar’ın arabuluculuğunu ve ABD’nin Katar’a baskı uygulamamasını eleştirdi.” ifadesi kullanıldı.
Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, konuya ilişkin, “Katar’ın arabuluculuğuna ilişkin basında çıkan haberlerde, İsrail Başbakanı’na atfedilen açıklamaları şiddetle kınıyoruz.” açıklamasında bulundu.
Ensari, 25 Ocak’ta X sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Açıklamalar doğru çıkarsa sorumsuzluktur ve masum hayatları kurtarma çabalarını engelliyorlar, ancak şaşırtıcı da değil.” ifadelerini kullanarak, Netanyahu’nun “hayat kurtarmaya öncelik vermek yerine dar siyasi nedenlerle arabuluculuk çabalarını engellediğini” belirtti.
Netanyahu’nun yakın çevresi, toplantı içeriğinin sızdırılmasından yakınları Gazze’de esir tutulan İsrailli aileleri sorumlu tutmaya çalışırken, İsrailli aileler bunu şiddetle reddetti.
İsrailli aileler, söz konusu suçlamaya ilişkin 25 Ocak’ta, Netanyahu ile yapılan görüşmelerdeki tüm konuşmaların Başbakanlık Ofisi ve Başbakan’ın ekibi tarafından kayıt altına alındığını, ailelerin telefonlarının ise toplantıdan önce toplandığını açıkladı.
İsrailli ailelerinin açıklamasında, “(Esir takası konusundaki) anlaşma ve arabuluculara ilişkin bilgilerin sızdırılması kararı Başbakanlık Ofisine aittir.” ifadesi kullanıldı.
Ürdün
Netanyahu, Ürdün Kraliçesi Ranya el-Abdullah ve Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi’nin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı çıkan açıklamalarından memnun kalmadığı bir dönemde Ürdün ile de ipleri gerdi ve Tel Aviv yönetimi, bu ülkeyle olan su anlaşmasını yenilememe tehdidinde bulundu.
İsrail devlet televizyonu KAN’da 25 Ocak’ta yayımlanan haberde, İsrail Enerji Bakanlığının Ürdün Kraliçesi ve Dışişleri Bakanı Safedi başta olmak üzere ülkenin üst düzey yetkililerinin Gazze’deki savaşla ilgili İsrail karşıtı açıklamaları nedeniyle Ürdün’le su anlaşmasını yenilememe üzerinde çalıştığı belirtildi.
Haberde, Ürdün’deki derin su krizinin ardından 2021’de iki ülke arasında yapılan anlaşmaya göre, Ürdün’de İsrail için elektrik üretilmesi karşılığında Tel Aviv’in her yıl Ürdün’e 100 milyon metreküp su aktardığı belirtildi.
İsrail, anlaşmanın uzatılmasına ilişkin nihai kararı henüz almadığı kaydedilen haberde, konunun Ürdün’le ilişkilerin geliştirilmesine ve Ürdünlülerin yakın gelecekte savaşa yönelik tutumlarını nasıl ifade edeceklerine bağlı olduğu, anlaşmanın tarihinin uzatılmaması durumunda bu yıl sona ereceği bilgisi verildi.
Haberde, Ürdünlü Bakan Safedi’nin İsrail karşıtı açıklamaları arasında, “Hiçbir şeyin Gazze’deki savaşı haklı çıkarmadığını, bu savaşın nefsi müdafaa olmadığı aksine İsrail’in açıkça gerçekleştirdiği bir saldırı olduğu, Ürdün’ün Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini önlemek için gereken her şeyi yapacağı” yönündeki sözlerine yer verildi.
Safedi’nin kasım ayında Gazze’ye saldırıların ardından İsrail-Ürdün su anlaşmasının askıya alındığını açıkladığı kaydedildi.
Haberde, Safedi’nin “Su karşılığında enerji anlaşmasını devam ettiremeyeceğiz. Çünkü onlar, Gazze’deki kardeşlerimizi katlederken Ürdünlü bir bakanın İsrailli bir bakanın yanına oturup anlaşma imzalaması mümkün değil.” ifadeleri de yer aldı.
Öte yandan, Ürdün tarafından konuya ilişkin somut bir adım atılmadı.
Ayrıca, Yedioth Ahronoth’un 25 Ocak tarihli haberinde, İsrail Başbakanı’nın, esir takası görüşmelerinin ortasında Hamas’ın arabulucuları Mısır ve Katar ile anlaşmazlığa düştüğü, bu ülkelerle ilişkilerin, Gazze’deki İsrailli esirlerin serbest bırakılması için ve İsrail’in son derece kötü koşullar altında bir anlaşmaya varmak zorunda kalması sebebiyle son derece önemli olduğu ifade edildi.
Netanyahu’nun Washington’la ilişkileri
Yedioth Ahronoth’un haberinde, Netanyahu ile Washington yönetimi arasındaki büyük gerginliklerin daha önce birçok kez dile getirildiği belirtildi.
ABD Başkanı Joe Biden’ın yakın çevresinin, Netanyahu’nun “siyasi sebeplerden dolayı Gazze’ye saldırılarını sürdürdüğünü” belirterek, Biden’a Netanyahu’dan uzak durması ve ona yönelik güvenini kaybettiğini duyurması tavsiyesinde bulundu.
ABD Başkanı’nın yakın çevresinin tavsiyesinin ardından, “Biden ve Netanyahu’nun konuştuğu ancak görüşmenin, ABD’nin Gazze’deki savaşı iki devletli çözüm temelinde sonlandıracak bir plan yapması yönündeki baskısı altında, İsrail’de muhalefeti çevreleyen farklı bir fırtınaya yol açtığı ve Washington’da durumun benzer olduğu” kaydedildi.
Haberde, “Washington’da, aralarında Cumhuriyetçi milletvekillerinin de bulunduğu ABD Kongresindeki İsrail dostlarının bile Netanyahu hakkında hayal kırıklığı yaşadığı bildiriliyor ve onun siyasi düşüncelerden etkileneceğinden korkuyorlar.” ifadelerine yer verildi.