Tevfik Erdem

Suç ve Ceza İlişkisizliği : Esenyurt Saldırısı ve Diğerleri

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hukuk Sosyolojisi Bağlamında Suç ve Ceza” başlıklı SDE’deki yazımda[1] Türkiye’deki ceza infaz sistemini eleştiren şöyle bir ifadeyi dile getirmiştim. “Sorunun adeta suçlunun merkeze alınarak çözümlenmeye çalışıldığı izlenimi uyandıran yaklaşım, mağduru menfaatleriyle birlikte ikincil pozisyona itmekte ve mevcut sistemin adalet algısına yönelik olumsuz bakış açısı geliştirilmesine neden olmaktadır. Suçluyu kazanma iddiasıyla hareket eden mevcut sistem, mağdurun mağduriyetini arttırırken sıradan masum vatandaşı ise hukuka ve adalete güvenmemeye itmek bir yana zaman zaman da suç işlemeye tahrik edecek noktaya getirmektedir.” Bu şikâyet cümlesini ve yazıyı yazmamın arkasında Afyonkarahisar’da meydana gelen bir cinayet vakası vardı. Bu vaka masum insanların öldürüldüğü ve kamu vicdanının kanadığı ne ilk ne de son vaka idi.

Afyonkarahisar’da 2 Aralık 2022 tarihinde taciz edilen iki küçük kız esnaftan yardım istiyor ve tacizci iki kişi ile çıkan arbedede, küçük kızları tacizcilerden korumak isteyen bir esnaf tacizci tarafından bıçakla öldürülüyor. Adi bir vaka, kamu vicdanını yaralayan bir olay, ancak iş bununla bitmiyor katilin akrabaları polisin yanındaki katile “başını örtme (eğme) Serkan!” diye onun yaptığını meşrulaştıran ve onu da adeta yaptığının rahatsız edici bir şey olmadığı için cesaretlendiren bir pervasızlıkla destekliyorlardı[2]. Beyaz yaka suçluları için mahkemelerde “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarını dinleyen Türkiye şimdi de tacizcilere ve katillere yönelik övgülere şahit oluyor. Suç ve suçlu alenen övülüyor. Mağdur insanlar mahkeme kapılarında kendi haklarını savunmaktan korkuyorlar mahkeme kapılarında çünkü haklarını ararken yeni bir saldırıyla karşı karşıya kalmaları daha önce karşılaşılmayan bir şey değil. Üstelik mahkeme önünde ya da içinde kavga etmek, birine şiddet uygulamak vaka-i adiyeden.

Suçu ve suçluyu övme TV dizilerinden günlük TV haberlerinin adeta suça özendirecek tarzda sunulmasına kadar farklı boyutlarda suçu normalleştiren bir işlevi yerine getiriyor. Suçluyu topluma kazandırma adına uygulanan indirimli ve suçluyu cezalandırmamaya odaklı ceza sistemi suçluyu daha fazla cesaretlendiriyor. Bu arada aynı sitede oturduğu hakimin arabasını yanlış yere park ettiği için anında gözaltına alınan komşusu gibi hukukun kişiye göre çok hızlı işlediği durumlar da yok değil. Ancak gerçek suçlular cezalandırılmadığı için hemen her gün yakalanan suçlunun 20-30 suç kaydı olduğunu okuyor ya da işitiyoruz. Bu suç makinası suçlunun yeniden serbest kalacağını da düşünüyor ve biliyoruz. Böylece suçlu daha arsız ve daha insafsız hale geliyor.

Suça ve suçluya karşı daha sert politikalar talep edildiğinde bu talebin modern hukuk sistemi ile uyuşmayacağı, modern insanın böyle bir düşünceyi dile getiremeyeceği sosyal medyadaki hödükler tarafından öylesine aşağılamayı hedefleyen bir üslupla dile getiriliyor ki küçümsenen ve aşağılanan bu idam isteyen insanların ne yobazlıkları ne modern hukuk sisteminden bihaber, bilimden uzak duruşları vb. defalarca dillendiriliyor ve idam talebi ya da sert ceza talepleri anında bastırılıyor. Hukukçular böyle bir talebi dile getirdiklerinde onların asla üniversiteye sokulmaması gerektiği, kendi ilkel hukuk sistemlerini alıp nereye isterlerse oraya gitmeleri gerektiği suratlarına çarpılıyor. Karşıdaki güruh çok saldırgan ve hem teorinin hem de toplumun kendi tekelinde olduğunu düşünecek kadar yobaz.

Suçu işleyenlerin zaten muhafazakâr ya da milliyetçi (mafya) oldukları suç oranının artmasının muhafazakâr politikalardan kaynaklandığı belirtilerek daha baştan muhafazakâr talep ve görüşlerle ortaya çıkanların nefesleri boğazlarına tıkılıyor. Esenyurt saldırısını başlangıçta ülkücü mafyaya(!) bağlayıp sonrasında katillerin HDP- CHP yandaşı oldukları sosyal medya paylaşımlarıyla ortaya çıkınca paylaşımlarını silenler gibi katilliği kendi cephelerine yakıştıramayanlar için her zaman reçete hazır: Katiller sistemin böyle işlemesine sebep olanlardır. Ortalık, aslanın adı çıkmış çakallar baş keser, atasözündeki gibi.

Türkiye’de suç işlendiğinde suçu işleyenin kendisini bir kahraman gibi görmesi arkadaşları ya da yakınlarının gerekçesini ya da haklılığını düşünmeksizin onun işlediği suçu meşru ve haklı görmesi suç işlemeyi özendirir hale getiriyor.

Suç oranlarının giderek artmasının arkasında ceza infaz sisteminin iflası yanında insan yetiştirme tarzımızda meydana gelen beceriksizlik yatıyor. Hakimlerden savcılara kadar yaygın bir rüşvet ağının varlığından sürekli bahsedilmesi güvensizlik boyutunu arttırıyor.

Sürekli aflar, ceza sisteminde meydana gelen indirimler, kötü eğitim, hızlı yükselme, adli personel yetersizliği vb. o kadar çok gerekçe var ki bu bozulmayı anlatan.

Türkiye’de mevcut sistemin suç üretmesinin bir nedeni de hukukun hayata geçiriliş biçimi ile ilgili: “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hükmün açıklanmasının geri bırakılması diye bir madde var. Sade vatandaş bunu denetimli serbestlik ya da kararın ertelenmesi vs. şeklinde biliyor. Maddenin uygulaması öyle bir hal aldı ki vatandaş ilk suç devletin cebinden nasıl olsa hiç infaz edilmeyecek rahatlığıyla her türden suçu işliyor[3].”

Esenyurt saldırısı olarak bilinen olayda dört kişinin bir tekel bayisinde iki kişiyi öldürüp bir kişiyi yaralamasıyla biten vaka, Türkiye’de insan öldürmenin ne kadar sıradanlaştığını gösteriyor. Saldıranların daha önce bir akrabalarının öldürülmüş olması işin bir intikam saldırısı (kan davası) ve güçlü aile bağları ile ilişkili olduğunu da gösteriyor. Daha önce öldürülen akrabalarının kan bedelinin bir kısmının ödenmemesini ve sosyal medyada kendilerine yönelik hakaret içeren paylaşımlardan rahatsız oldukları için saldırıyı yaptıkları görülüyor.

Esenyurt saldırısı gibi olaylar toplumsal vicdanı rahatsız ediyor ve ceza sisteminin yeniden sorgulanmasına neden oluyor ama ceza sistemi, mağduru daha fazla mağdur edip suçlunun alacağı cezayı hafifletmekten öteye gitmediği için suç ve ceza bağlamında toplumsal vicdan mağdur ve mahkum olmaya devam edecek gibi görünüyor. Suç karşısında verilen ceza hiçbir caydırıcılığa sahip olmadığı gibi suç işleyenin kendisine karizma atfettiği bir süreci başlatıyor. Suç işleyen herkes küçük mafya babası ya da minik kabadayı…

Suç işleyeni cezalandırmayarak ödüllendiren sistem, kurallara uyan ve suça bulaşmak istemeyen insanları mağdur etmeye ve nihayetinde mağdurun kendi hakkını savunmaya çalışırken de suçlu duruma düşmesine neden olmakta.

Eğer hukuk insanlardaki adalet duygusunun işlemediği hissini veriyorsa, insanlar devletin kendi haklarını aramayacağını, suçluyu cezalandırmayacağını düşünmeye başlarsa ve herkes kendi hakkını arayacaksa devlete ihtiyaç olur mu? Ya da böyle bir durumda devlet toplumsal düzeni ve adaleti nasıl sağlayacak?

[1] https://www.sde.org.tr/tevfik-erdem/genel/hukuk-sosyolojisi-baglaminda-suc-ve-ceza-kose-yazisi-29300 (12 Aralık 2022)

[2]  https://www.youtube.com/watch?v=wbiaoW4GGBg

[3] https://millidusunce.com/esenyurtta-silahli-saldiri-ve-turkiyede-adalet-sisteminin-iflasi/

Suç ve Ceza İlişkisizliği : Esenyurt Saldırısı ve Diğerleri

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türk Digitals ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!