Bahadır Gönül

“Toplumsal Değerlerimizi Kaybedişimizin Adı: Sosyal Çürüme”

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ahlaki değerlerin ve normların çökmesi, empati ve toplumsal bağların kopuşu, kültürel ve politik bozulmalar, aile ve eğitim yapısının zayıflığı, medyanın, popüler kültürün, ekonomik eşitsizliğin iyice büyümesi, bireycilik ve rekabetin aşırı pompalanması sosyal çürümeye ve talihsiz olayların yaşanmasına neden oluyor. Ya da siz ister modernleşme, ister küreselleşme, isterse Z kuşağı olarak adlandırın. Tarihten gelen milli, manevi ve kültürel değerlerimizin küreselleşme adı altında erimesi, toplumsal yozlaşma ve ahlaki çöküntüyle birlikte tüm benliğimizi tehdit ediyor. Yaşanan en son örnekte Fatih’te satanist bir caninin hayatlarının baharında 2 genç kızı katlederek kendi hayatına son vermesi tehlikenin sadece görünen yüzü. Emniyet kayıtlarına baktığınızda kaybolan çocuklar, taciz ve tecavüze uğrayan kadınlar, katledilen insanların sayısında artış yaşanıyor. Ülke olarak ahlaki ve sosyal bir çürüme yaşıyoruz. En kaygı verici husus; bu çöküntünün münferit vakalardan toplumum geneline yayılmış olması. Satanisti, hırsızı, gaspçısı, tecavüzcüsü, katili, sokak çetesi, madde bağımlısı inanılmaz bir rahatlıkla suç işliyor, insanları katlediyor. Onları durduracak hiçbir bir ahlaki ve insani değerleri, ailevi sorumlulukları veya inançları yok. Cezaların ve ceza infaz sisteminin de caydırıcı olmadığını biliyorlar.  Peki bu olayların artmasına sebep olan ve gündeme gelen sosyal çürüme kavramı nedir, sosyal çürümenin sebepleri ve çözüm yolları nelerdir? Yazımızda bunu ele alacağız. 

Toplumsal ya da sosyal çürüme, bir toplumun temel ahlaki ve etik değerlerinin zayıflaması, bireyler arasındaki güvenin azalması ve sosyal bağların kopması süreci olarak tanımlanmaktadır. Bu süreç, toplumun genel refah düzeyini düşürerek, uzun vadede ekonomik, politik ve kültürel sorunların doğmasına neden olmaktadır.

Sosyal çürümenin en göze çarpan belirtilerinden biri, ahlaki değerlerin aşınmasıdır. Geçmişte dürüstlük, adalet ve yardımlaşma gibi kavramlar toplumun temel öğeleriyken, günümüzde bireysel çıkarların ön planda olduğu bir yaşam biçimi kabul görmektedir. Bu durum, toplumdaki güven duygusunu zayıflatarak, bireyler arası saygıyı da en aza indirmektedir.

Ahlaki değerlerin aşınmasına neden olan bazı unsurlar şunlardır:

– Günümüz dünyasında maddi değerlere ve tüketime aşırı önem verilmektedir. Bu da bireylerin manevi değerleri ihmal hatta göz ardı ederek sadece kendi çıkarlarını gözetmesine yol açmaktadır.

– Geleneksel aile ve toplum bağlarının zayıflaması, bireyselliğin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bu da dayanışmayı ve yardımlaşmayı azaltarak bencilliği teşvik etmektedir.

– Bazı eğitim sistemleri, ahlaki değerler ve etik eğitime yeterince önem vermemektedir. Bu eksiklik, yeni nesillerin ahlaki temellerden yoksun bir şekilde yetişmesine ve etik dışı davranışlara yönelmesine yol açmaktadır.

– Medyada, şiddet ve ahlaksızlık gibi içeriklerin yaygınlaşması, özellikle gençlerin ahlaki değerlerini zedelemektedir.

– Politikacıların yolsuzluk ve etik dışı davranışları, toplumda genel bir ahlaki çöküşe zemin hazırlamaktadır.

Ahlaki değerlerin aşınması, toplumlar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sorunun farkına vararak önlem almak, toplumun ahlaki sağlığını korumak ve gelecek nesillerin etik değerlere sahip bireyler olarak yetişmesi için büyük önem taşımaktadır.

Sosyal çürümenin bir diğer sebebi bireyselcilik ve yalnızlaşmadır. Modern toplumlarda bireyselcilik anlayışının yaygınlaşması, insanların sosyal bağlarını zayıflatmaktadır. Komşuluk ilişkilerinin azalması, aile bağlarının zayıflaması ve toplulukların parçalanması, bireylerin yalnızlaşmasına neden olur. Yalnızlaşan bireyler, kendilerini toplumdan yabancılaşmış hisseder ve bu da toplumsal çözülme sürecini hızlandırır.

Bireyciliğin yalnızlaşmayı artırmasının bazı nedenleri şunlardır:

– Modern yaşam tarzı, bireyleri daha çok evlerine ve ailelerine odaklanmaya yönlendirmekte, bu da komşuluk ve sosyal ilişkilerin zayıflamasına yol açmaktadır.

– Aileler eskiden olduğu gibi bir arada yaşamamaktadır. Çocuklar büyüdükçe ailelerinden ayrılmakta ve bu da aile bağlarının kopmasına neden olmaktadır.

– Ortak ilgi alanlarına sahip topluluklar geçmişe göre daha az yaygındır. Bu da bireylerin yalnızlaşmasına ve toplumdan soyutlanmış hissetmesine yol açar.

– Teknolojinin yaygın kullanımı, yüz yüze iletişimi azaltarak bireyleri sanal dünyaya yönlendirmekte ve sosyal ilişkileri zayıflatmaktadır.

– Modern hayatın hızlı temposu, insanların sosyal ilişkilere yeterince zaman ayırmasını zorlaştırarak yalnızlaşmayı artırmaktadır.

Sosyal çürümenin önemli nedenlerinden bir diğeri ekonomik eşitsizliklerdir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, zengin ve fakir arasındaki farkı büyütür ve toplumsal çatışmalara zemin hazırlar. Ekonomik adaletsizlik, toplumsal huzursuzluğu artırarak bireylerin sisteme olan güvenini zayıflatır.

Ekonomik eşitsizliğin sosyal çürümeye yol açmasının bazı sebepleri şunlardır:

– Gelir dağılımındaki dengesizlik, sosyal gerilimleri artırarak toplumda huzursuzluk ve istikrarsızlığa yol açabilir.

– Ekonomik adaletsizlik, sınıflar arası çatışmaları körükleyerek şiddet ve yıkıcı olaylara neden olabilir.

– Ekonomik eşitsizlik, yoksul bireylerin sosyal statülerini yükseltmelerini zorlaştırarak fırsat eşitsizliğine ve umutsuzluğa neden olur.

– Yoksulların sağlık hizmetlerine erişim zorluğu ve suç oranlarının artması gibi sonuçlar da ekonomik eşitsizliğin doğurduğu olumsuzluklardır.

– Eğitimdeki fırsat eşitsizliği, yoksulların kaliteli eğitime erişimini zorlaştırarak onları dezavantajlı hale getirir.

– Ekonomik adaletsizlik, siyasal sistemde de temsil eşitsizliğine yol açarak zenginlerin daha fazla söz sahibi olmasını sağlar.

Sosyal çürüme, günümüzde birçok toplumun karşı karşıya olduğu ciddi bir sorundur. Sorunun karmaşıklığı ve çok yönlü yapısı göz önüne alındığında, kesin bir çözüm bulmak kolay olmayabilir. Ancak, bu sorunu açık bir şekilde tartışarak nedenlerini ve etkilerini anlamak, etkili çözümler üretmek adına önemlidir.

Sosyal çözülmenin önüne geçmek için bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli adımlar atılmalıdır. Eğitim sistemlerinde ahlaki ve etik değerlerin önemi vurgulanmalı, aile yapısının güçlendirilmesi için sosyal politikalar geliştirilmeli ve ekonomik adalet sağlanmalıdır. Ayrıca, bireyler arasındaki güveni artırmak amacıyla toplumda şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri benimsenmelidir.

Sosyal çürüme ile mücadele, toplumun tüm bireylerinin sorumluluğundadır. Gelecek nesillerin sağlıklı ve huzurlu bir toplumda yaşayabilmesi için değerlerimize sahip çıkmalı ve sosyal bağlarımızı güçlendirmeliyiz.

Sosyal çürümenin genel tanımı, nedenleri ve çözüm yollarını ele aldıktan sonra ülkemiz özelinde yapılması gerekenlere değinmek gerekirse; 

Yasaklar elbette çare değil ancak kısa vadede başka çare yok gibi görünüyor. Suç işleyen ya da bu potansiyeli olan kitlelerin ortak özelliği tiktok, discord gibi sosyal medya araçlarından beslenmeleri veya bu mecralarda propaganda yapmaları. Öncelikle bu sosyal medya araçları yasaklanmalı ya da sıkı denetime tabi tutulmalıdır. Güvenlik güçlerinin gündelik hayatımızda yaşanan olaylarda müdahale yetkileri ve devriye yoğunluğu artırılmalıdır. Bu noktada bekçilere özellikle geceleri ve tenha bölgelerde önemli görevler düşüyor. Cezaların caydırıcılığı artırılmalı ve ceza infaz sistemi bu caydırıcılığa katkı sağlamak için yeniden düzenlenmelidir. Hukuk sistemi sosyal medyanın insafına bırakılmamalıdır. Tecavüz ve vahşice işlenen cinayetler için idam cezası geri getirilmelidir. Devlet, kısa-orta-uzun vadede bu soruna yönelik stratejilerini belirlemeli ve tüm kesimleri bu seferberliğe dahil etmelidir.

Çok geç olmadan harekete geçmek zorundayız.

“Toplumsal Değerlerimizi Kaybedişimizin Adı: Sosyal Çürüme”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türk Digitals ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!