Tevfik Erdem

Tüm Dünya Üzerinde Bir Heyûla Dolanıyor, Antisemitizm Heyûlası

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Komünist Manifesto’yu okuyanlar meşhur giriş cümlesini hatırlamışlardır. Şimdi komünizm değil ama bir antisemitizm hayaleti akademik camiada, basında, siyasette ve günlük hayatın neredeyse her anında insanları rahatsız ediyor ve bazen de yasal yaptırımlarla korkutuyor.

Şimdi komünizm değil ama neden bir antisemitizm hayaleti var? Hamas’ı savunduğunuz zaman, İsrail’in soykırımı, insanlığa karşı işlediği suçları hatırlattığınız zaman, Siyonizmi eleştirdiğiniz zaman, İsrail’in yayılmacılığından bahsettiğiniz zaman hemen antisemitizmle (Yahudi karşıtlığı) ile suçlanıyorsunuz. Bir de bu o kadar aşağılık bir suçlama ki, suçlamayı yapanlar ve eşlik edenler zaten antisemitizmin ortaya çıkmasına sebep olan Batılılar. Burada da başı çekenler yine Almanlar. Zamanında işledikleri suçların faturasını başkalarına ödetmekte çok mahirler.

Yazıya böyle bir başlık atma nedenim, The Telegraph’ın editörü Lauren Davidson’un 27 Kasım günkü yazısında[1], İsrail’i saf kötülük olarak görenleri sadece antisemitik değil aynı zamanda sapkın (perverse) olarak belirtmesidir. Ben SDE’de yazdığım bir köşe yazısında[2] İsrail’i “saf” kötülük olarak değil “mutlak kötülük” olarak gördüğüm için şu sapkın lafına takıldım ve alındım. Zira sapkınlık göreli bir kavramdır. Nitekim rahmetli Cemil Meriç, tımarhaneyi dışardakilerin kendini akıllı sanması için içeri tıkılan üç-beş mecnunun bulunduğu yer olarak tanımlar. Sapkınlığın göreliliği o kadar açıktır ki, İsrail’e dünyanın farklı yerlerinden getirilen Yahudilerin ev sahibi otokton Filistinlilerin evlerine yerleştirilmesi hem suçtur hem sapkınlıktır. Çünkü başkasının mülküne izinsiz ve insan haklarına ve evrensel hukuka aykırı biçimde el konulmakta daha doğrusu mülk gaspedilmektedir. Bu nedenle bu yazı sapkınlığın ne olduğuna dair de bir rövanş arayışını içermektedir.

Artık İsrailli askerlerin açıkça söylediği 7 Ekim’deki sivil katliamların kendileri tarafından yapıldığını inkâr eden ve Hamas’ın tecavüzden, boğaz kesmeye kadar tamamen fabrikasyon ürünü hikayeleri reddetmeyi bir antisemitizmle açıklayan yazar Davidson Batıda yazar olmanın ne kadar kolay bir geçim kapısı olduğunu ortaya koyuyor. Onun antisemitizmden anladığı şu fabrikasyon iddialar:

“7 Ekim’deki vahşet kayıtları veya hastanelerin altında Hamas tünellerinin varlığı gibi somut delilleri saçma komplo teorileri lehine çürütmek antisemitiktir. Dünyanın tek Yahudi devletini kötü bir aktör olarak öne çıkarmak ve başka yerlerde yaşanan gerçek dehşetleri görmezden gelmek antisemitiktir. Terörist düşmanının tuhaf suçlarını “haklı direniş” olarak tanımlarken İsrail’i saf kötülük olarak görmek, yalnızca antisemitik değil aynı zamanda sapkınlıktır.”

Yani, bölgenin otokton halkının evlerine, mülklerine el koymak, her gün birkaç tanesini öldürmek, onları işsiz ve evsiz bırakıp tüm bunların sonunda isyan noktasına geldiği zaman da onu teröristlikle suçlamak tam da olması gerekendir. Filistinlilerin direnişleri “haklı bir direniş” değildir çünkü o topraklar Yahudilere tanrıları tarafından vaadedilmiş topraklardır binlerce yıldır dolaşan seçilmiş halk şimdi doğal olarak kendi topraklarında yaşamak istemektedir. Filistinlilerin huysuz v boyun eğmez tavırları sorun çıkmasına neden olmaktadır. 

Davidson’un yazısı bildik oryantalist mantığı aşabilmiş değil. İyi batılı Ortadoğu’ya modernlik ve medeniyet getiriyor ama kötü ve geri Arap-Filistinli-Türk bu iyilikten anlamıyor.

Söz konusu yazıda Siyonistlerin bölgeye demokrasi ve insan hakları götürdüğü iddia edilir. Bu oryantalist iddia o kadar tekrar edilir ki, eğer Yahudiler bölgeden giderse oradaki Araplara kim demokrasi getirecektir?

Araplar orada eşit demokrasi ve gelişmiş bir ekonomide yaşıyorlar, Hamas gelişen bir ekonominin ve demokrasinin düşmanı. Yani İsrail bölge halklarına demokrasi eşitlik, özgürlük dağıtıyor. Siz hâlâ Davidson’a inanmıyorsunuzdur. Siz de gericisiniz anlaşılan.

Siyonistler giderse 800.000 LGBT haklarından vazgeçecek mi diye oruyor yazar. Ama bu LGBT’liler kimler pek anlaşılmıyor.

Modern bir demokraside ve gelişen bir ekonomide eşit haklarla yaşamaya alışmış iki milyon İsrailli Arap’tan söz ediyor yazar. İsrail bölgedeki Araplara ne kadar büyük katkıda bulunmuş. Gel de kızma şimdi şu Araplara. Yahudiler neler yapıyor şu Arapların yaptıklarına bak.

Yazar’a göre, 1948’de yaklaşık 700.000 Filistinli evini kaybetti ama 1948’den itibaren 900.000 Yahudi de Arap ülkelerindeki evlerinden kaçmak zorunda kaldı. Yazarın buradan çıkarttığı sonuç şu: Öyleyse bu Arap ülkelerinden kovulan Yahudilerin Filistin’e yerleşmeleri haktır. Onların başka seçenekleri de yoktur zaten.

Neden mi? Çünkü The Telegraph’ın editörü, milyonlarca Yahudi’nin Doğu Avrupa’da öldürüldüğü yerlerinden edildiği bir durumda Avrupa’da kalmaları mümkün olmadığına göre mecburen kendi Atayurtlarına yani vaadedilmiş yurtlarına gitmek durumundaydılar.

Yazar nihayetinde neden bu kadar  objektif bir yazı yazdığını açıklıyor: Anne tarafından büyükannesi ve büyükbabası 1930’ların sonlarında Leipzig’den Middlesbrough’a ve Viyana’dan Buenos Aires’e taşınmıştır. Baba tarafından ataları ise, bir nesil önce Rusya’dan kaçıp Londra’nın Doğu Yakası ve Edinburg’a yerleşmişlerdir. Bakın yazarın ataları ya Avrupa’dan daha doğrusu Almanya’dan ya da Rusya’dan kaçmış.

Yani yazar açıkça söylemiyor ama eğer tarihte bir “Yahudi Sorunu” varsa bunun nedeni Hristiyan medeniyeti, Hristiyan Avrupa (özellikle Almanya) ve Rusya’dır. Bu dönemlerde Müslüman toplumlarda Yahudiler uyum içinde dışlanmadan yaşamaktadırlar.

Siyonizm, Avrupa’da dışlanan, horlanan ve katledilen Yahudilerin bir kurtuluş ve özgürleşme ideolojisi olarak doğar ve maalesef Avrupa’dan kovulan Yahudiler artık Filistin’de İslam dünyasının bir ur’u haline geleceklerdir.

Yahudi soykütüğünü açıklayarak bize neden bu kadar “objektif”(!) hareket ettiği hakkında bilgi veren Lauren Davidson, Yahudilerin Hristiyanlar nedeniyle yaşadıkları eziyet, işkence, pogrom ve sorunlara hiçbir vurgu yapmadan aktörsüz bir mağduriyetten söz ederek, yakın geçmişinde dünyada böyle bir hikâyeye sahip olmayan bir Yahudi’nin neredeyse hiç olmadığını belirtir. Ama bir Yahudi olarak o kadar hümanisttir ki, Yahudileri mağdur eden ülkelerin mevcut sakinlerini sorumlu tutmadıklarını ve onların yok edilmesi çağrısında bulunmadıklarını belirtir. Geçmişi bu kadar unutmaya meyillidir çünkü intikam alacağı ülkeler devletsiz Filistinliler gibi değil.

Bayan Davidson’a göre tarihte, bir Filistin devleti olmadığı için onların bir şey talep etmeye hakları da yoktur. Zaten bu “topraklar aslında beyaz sömürgeciler tarafından yönetilmiştir, bu nedenle Filistinlilerin 1948 öncesi yaşama özlemi gerçekçi değildir. 1948’den önce hiçbir zaman egemen bir Filistin devleti yoktur ama bugün olabilir. Bunun gerçekleşmesi için her iki tarafın da komşularının meşru varlığını kabul etmeleri gerekir.” Anlaşılan o ki Bayan Davidson bölgeyi sadece batılı haber kanalları aracılığıyla takip ediyor. İsrail’in giderek coğrafyasını ve yaşam alanını daralttığı ve bir açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze ya da Batı Şeria hakkında çok fazla bilgiye sahip değil. Sadece o değil Batılı Yahudi yazarların çok sinsi biçimde gizledikleri Siyonist şehvet, gerçeklerin öyle derin biçimde çarpıtılıp sunulmasını sağlıyor ki, gerçeklerden kopuk ve tamamen masabaşı bilgilerin Yahudi metinleriyle harmanlanmasıyla ortaya çıkan bir tarih, siyaset ve kültür anlayışıyla baş başa kalıyor insan.

Batı dünyasının neden öldürülen Müslüman olunca bu kadar sessiz ve tarafgir olduğunu Lauren Davidson gibi Yahudi yazarların etkisiyle açıklamak mümkün.

Lauren Davidson diyor ki, İsrail’in yok edilmesine dayanan özgür bir Filistin boş bir hayaldir. Siyasi gerçeklerden o kadar uzak ki bu cümle. Kendisi de biliyor İsrail’in Hamas ya da bölgedeki diğer güçler tarafından yok edilemeyeceğini ama İsrail’in varlığı ve desteklenmesini sağlayacak önemli bir gerekçe onun böyle bir yok edilme tehdidiyle karşı karşıya olması olduğu için İsrail her zaman batılı güçler özellikle ABD tarafından beslenmeye devam edecektir. Ayrıca bu cümle mağdur ve taciz edileni tacizkâr ve terörize ettiği için daha baştan bilerek yanlış kurgulanmış bir cümledir. Filistinlilerin istediği şey İsrail’i yok etmek değil kendi topraklarında onurlu ve özgür biçimde hayatlarını sürdürmek ama Yahudi ve Siyonist yazarlar daha baştan kendilerini mağdur ve taciz ettiklerini terörist olarak tanımladıkları için kendi gasp ve tecavüzlerine karşı çıkan herkesi antisemitizmle suçlamaktadırlar. Nasıl dehşet verici bir durumla karşı karşıya kaldığımızı düşünebiliyor musunuz? İsrail’in izlediği her politika ve icraat ancak mutlak kötülükle ifade edilebilir bu kötülüğü onaylamak ise sadece sapkınlık değil suça ortak olmaktır.


[1] https://www.telegraph.co.uk/news/2023/11/27/hating-israel-will-not-free-palestine/

[2] https://www.sde.org.tr/tevfik-erdem/genel/mutlak-kotuluk-ve-zorba-devlet-kose-yazisi-41163

Tüm Dünya Üzerinde Bir Heyûla Dolanıyor, Antisemitizm Heyûlası

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türk Digitals ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!